14 Mayıs 2010 Cuma

Türkiyenin Böbrek Haritası

Türkiye'nin böbrek haritası çıkarıldı. Türkiye'deki kronik böbrek hastalığında yapılacak çalışmalara da kaynaklık edecek harita ile hastalık takibi daha etkin yapılabilecek.
Türk Nefroloji Derneği Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, Türkiye'nin böbrek haritasını çıkardıklarını ve bundan sonraki çalışmalarda bu haritayı kullanacaklarını söyledi.



Gültekin Süleymanlar, 26. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi'nde gazetecilere yaptığı açıklamada, 2006 yılında planladıkları çalışmanın bu yıl bitirildiğini, çalışma kapsamında 23 ilde bölgeyi temsil edecek 15 bin kişiyi taradıklarını belirtti.



Çalışmaları bir makale haline de getireceklerini ifade eden Süleymanlar, ''Türkiye'nin böbrek haritasını çıkardık ve bundan sonra yola devam etmek için bu haritayı kullanacağız. Daha önce elimizde böyle bir harita yoktu.



Bu haritayı izleyerek enteresan şeyler bulduk. Mesela, Türkiye'deki kronik böbrek hastalığındaki oran Avrupa ortalamalarının çok üzerinde. Avrupa'daki oran yüzde 8 gibiyken, bizde 15,7. Dünyada ise yüzde 10 ile 13 arasında'' dedi.



Son 10 yıldır hastalığın kaynağını kurutmanın önemli bir ilgi alanı haline geldiğine dikkati çeken Süleymanlar, diğer ülkelerde de bu yöndeki çalışmaların arttığını belirtti.



Hastalığın hızının kesilmesi için eldeki verilerin iyi bilinmesinin önemine değinen Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, gelecek yıl çalışmanın ikinci ayağını yapacaklarını ve aynı varlığı takip ederek hasta olanların beş sene içerisinde hangi konuma geldiklerini izleyeceklerini açıkladı. Çalışmayı 10 bin 872 yetişkin ve 5 bin çocuk birey üzerinden yürüttüklerini aktaran Süleymanlar, bunları izleyerek çalışmaların süreceğini bildirdi.



Çalışmayı derneğin yanı sıra TÜBİTAK'ın da desteklediğini, Sağlık Bakanlığı'nın da katkı sağladığını dile getiren Süleymanlar, bölgeleri temsil edecek örneklere ulaşırken çeşitli zorluklarla karşılaştıklarını, bu zorlukların Sağlık İl Müdürlüklerinin de desteğiyle aşıldığını aktardı.



Prof. Dr. Süleymanlar, kadınların böbrek hastalığına yakalanma riskinin daha yüksek olduğuna işaret ederek, kırsal bölgede yaşayanlar ile özellikle Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki böbrek hastalarının oranının da Türkiye'nin diğer bölgelerine göre daha yüksek olduğunu söyledi. Süleymanlar, Akdeniz ve Ege bölgesinin ise Türkiye ortalamasının altında olduğunu kaydetti.



''BÖBREK HASTALARINDA KALP VE DAMAR ÖLÜMLERİ ÇOK FAZLA''



Prof. Dr. Süleymanlar, kronik böbrek hastalığının Türkiye'de çok hızlı arttığına dikkati çekti.



Türkiye'de 7,5-8 milyon arası böbrek hastası bulunduğunu belirten Süleymanlar, bunların da 2,5 milyona yakınının diyaliz açısından en yüksek riskli grup olduğunu vurguladı. Süleymanlar, ''Böbrek hastalığı bulunan kişilerde kalp damar sorunlarından ölme yüzdeleri çok fazla. Diyalize girmiyor, nakil de olmuyor ama var olan böbrek sorunu nedeniyle genç yaşta kalbiyle ilgili bir sorun yaşayıp kaybediliyor'' dedi.



Böbrek rahatsızlığı olan 25 yaşındaki bir insanın ölüm riskinin 85 yaşındaki bir kişinin ölüm riskiyle aynı olduğunu açıklayan Süleymanlar, ''Bir diyaliz hastasının ölüm riski, böbrek yetmezliği olmayan bir kişiye göre 30 kat fazla'' diye konuştu.



''ÖLÜM ORANLARINDA TÜRKİYE ABD'DEN DAHA İYİ KONUMDA''



Süleymanlar, 55 bin kronik böbrek yetmezliği hastası bulunduğunu ve ancak bin 710 böbrek nakli yapıldığını belirterek, şunları kaydetti:



''Eğer diyaliz olmasaydı bunları nasıl yaşatacaksınız? Biz bu işi Türkiye'de iyi yapıyoruz. ABD istatistiklerine göre ölüm oranları yönünden bizim oranlarımız daha iyi. Neredeyse yarı yarıya fark ediyor. Hemodiyaliz hastasının beş yıllık yaşam yüzdesi yüzde 68. Yani diyalize giren hastaların yüzde 68'i sonraki beş yılda yaşar. ABD de ise bu oran yüzde 45-50''



DÜŞÜK KALİTELİ DİYALİZ RİSKİ



Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri ve Gazi Üniversitesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turgay Arınsoy da, diyalizde ağırlıklı olarak özel sektörün yer aldığını söyledi.



Diyalizin özel sektöre ait merkezlere olan maliyetinin devlet tarafından ödenen ücretten fazla olduğunu belirten Arınsoy, bunun da ileriki dönemlerde merkezler tarafından düşük kaliteli diyaliz yapılması riskini doğurabileceğine dikkati çekti. Arınsoy, ''Yaklaşık beş yıldır fiyatlar aynı. Bunların artması yönünde bir talep söz konusu. Diyalizin kaliteli olması, yaşam süresiyle doğrudan ilgili. Fiyatların artmamasından ötürü kalitesi düşerse yaşam süresi de aynı seviyede kalamaz. Çin malı t-shirtlerin boyasının kanser yapması gibi. Ucuz malzemelerle diyaliz yapılmasının da sakıncaları var. Ödemelerin düşük olması da bunu tetikleyebilir'' dedi.


Kaynak
Haber7.Com
AA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder