15 Mayıs 2010 Cumartesi

Fobilerin yakın çevre üzerinde etkisi nedir?

Fobilerin Etkileri

Fobilerin yakın çevre üzerinde etkisi nedir?


Fobileri olan bir insan o konularda ister istemez ben merkezci bir durumdadır. Gerekirse, başkalarının da kendi tercihlerine uyum sağlamasını ister. Örneğin fobileri olan bir anne, çocuğunun da bu korkulara göre hareket etmesi­ni isteyebilir, agorafobisi olan bir kadın yalnız bırakılma­mak ister, hastalık fobisi olan adam doktordan buna göre aşırı ayrıntılı bir inceleme bekler, kir fobisi olan, eve giren çıkanların kir taşımamaları için bir dolu törene riayet et­mesini talep eder vb. Kimi durumlarda fobisi olan kişi ile yaşamak güçleşebilir. Fobik kişiler bunu çevrenin bilmesi­ni çok da istemediklerinden bu taleplerini bazen dolaylı bir şekilde dile getirebilirler. Örneğin sosyal fobisi olan bir koca, karısının ve diğer aile bireylerinin talebine rağmen normalde bulunmaları gereken bir davetten kaçınabilir ama bunun gerçek nedenini itiraf etmeyebilir.

Bazı fobiler deyim yerindeyse salgın etkisi yapabilir deniliyor bunu biraz açabilir miyiz?

Evet, çünkü bir kişinin korkusu, içinde bulunduğu grup­taki aynı ya da benzeri korkuları da alevlendirebilir. Grup­ça paylaşılmış korkulara da rastlanabilir, örneğin bir grup kişinin hep birlikte cinden, periden, hayaletlerden korkma­sı gibi. Özellikle o insan grubunda konu ile ilgili kültürel folklorik kimi inançlar var ise bu, durumu kolaylaştırabilir. Günümüzde iletişim araçları eskisine göre çok daha fazla gelişmiştir. Cep telefonu ve internetin yanı sıra belirli insan­ların bir araya geldiği "facebook" ya da eposta mektuplaş­ma grupları gibi araçlar belirli düşünce ve duyguların, bil­gilerin, haberlerin büyük bir hızla yayılmasına yol açabil­mekte ve kimi zaman önceden düşünülemeyen sonuçlara dahi götürebilmektedir. Dolayısı ile eskiden ancak kırsal alanlarda, dışa kapalı köylerde görülen korku salgınları şimdi tam tersine iletişimin çok geliştiği, teknolojinin kulla­nıldığı alanlarda yayılma tehlikesi göstermektedir. Örneğin beslenme ve sağlıkla ilgili korkular sadece tek bir kişinin hastalık hastası olmasından çıkmakta, gazetelerde ve yayın organlarında topluca işlenilen konulara dönüşmektedir. Günümüzde sağlıklı beslenme, diyet gibi konular çok ilgi çekmekte ve bu konularla uğraşan kişiler arasında tüm toplumda ün yapan, popüler, sözü dinlenilen kişiler ("guru"lar) ortaya çıkmaktadır. Oysa birçok kişinin bu tavsiye­leri tam olarak yerine getirmesi mümkün olmadığı gibi ço­ğu zaman verilen bilgiler de zaman içersinde çelişmekte, bu da korkuyu yatıştıracağına artırmaktadır. Bir başka örnek olarak bir uçak kazası bir anda tüm ayrıntıları ile birlikte gözümüzün önüne getirilmekte ve uzun süreler tartışılmak­tadır. Bu gibi dönemlerde uçağa binme korkularının top­lumda artıp artmadığının araştırılması ilginç olabilir. Tabii bu gibi olaylar ve durumlar bizim mesleki uygulamalarımız çerçevesinde karşımıza gelen insanlarda bireysel olarak et­kili olmakta ve bizler bu durumu gözlemekteyiz.

Buna karşılık eskiden korkulan ya da normalde korku­lan bir takım durumlara ise giderek toplu halde alışmakta­yız. Yani korkunun, ya da gerçekçi biçimde korkulması gereken kimi konuların bir "negatif salgın" biçiminde top­luca inkara uğraması, bunlara alışılması ve giderek gör­mezden gelinmesi de yaygın bir durumdur. Yine iletişimin artması bunda bir rol oynamaktadır. Herkesin inkar ettiği ya da önemsemediği bir durum bizim için de korku ol­maktan çıkabilmektedir. Buna en tipik örnekler deprem ve savaş konuları olabilir. Deprem, özellikle İstanbul'da ve Türkiye'nin birçok yerinde gerçek bir tehlike durumunda­dır. Fakat biz topluca bunu inkar etmekteyiz. Mademki yüz binlerce insan bu tehlikeye rağmen normal yaşamını sürdürmekte, demek ki bu tehlike o kadar da büyük değil diye düşünmekteyiz. Yoksa kendi başımıza karar versek herhalde hiçbirimiz deprem tehlikesi bulunan yerlerde bir gün bile yaşamaz, başka ortamlar arardık. Çünkü ölüm tehlikesinden daha büyük bir tehlike olamaz. Günümüzde giderek savaş görüntülerine de alışmaktayız. Oysa savaşın korkunçluğu en fazla içinde yaşayanlarca fark edilmekte­dir. Ama mademki tüm dünya her şeye rağmen savaşa de­vam etmekte ve bunu seyretmekte, öyleyse bu durum ya­şamın parçasıdır diye düşünmeye başlamaktayız. Sonuç olarak sadece korkular değil korkuların inkarı da salgın yapabilmektedir.

Çocukların fobileri karşısında aileler ne yapmalı? Özellikle çocuklarda görülen fobiler anne ve babanın özel ilgisini gerektirecek duruma gelebilir. Örneğin okul korkusu olan bir çocuk, uzun süre aileyi çaresiz bırakabilir. Başlangıçta anne ya da baba, çocuğu okula kendisi götüre­rek bu problemi halletme yoluna gitse de çocuk anne ve babanın sürekli olarak kendisiyle kalmalarını isteyerek aksi halde sıkıntı krizleri geçirerek, onları çaresiz bırakabilir. Ya da karanlık korkusu nedeniyle yalnız başına yatmaktan korkan bir çocuk, anne ve babayı sürekli kendisi ile ilgilen­mek zorunda bırakabilir. Bu gibi durumlara aşırı biçimde uyum göstermek ise problemi küçültmez aksine sürmesine ve artmasına neden olur. Fobik kişi çocuk da olsa, büyük de olsa korkusu hep ön planda olduğundan, zorlanmadık­ça o korkuyu yenme yönünde davranış geliştirmez, onun yerine başkalarını ona uydurmaya çalışır. Onu, korkusunu yenmeye zorlamak daha yararlı bir tutumdur. Bunu başar­dığında kendisi de memnun olacak ve korkusu ile ilgili utanç ve benzeri olumsuz duygularından kurtulacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder